Dede Korkut Hikâyelerinin Özeti

PDF Olarak İndir

Dede Korkut Hikâyelerinin içerikleri nelerdir kısa

1. Dirse Han Oğlu Boğaç Han Hikayesinin Özeti

Bir gün Karatağ’da toy edilen Dirse Han’a müjdeli haber verilir: çocuğu olmuştur! Ancak, Dirse Han’ın eşi uzun süredir hamile kalamamış ve bu haber herkesi şaşırtır. Oğlu dünyaya gelince büyük bir sevinç yaşanır ve Dirse Han, oğluna “Boğaç Han” adını verir.

Boğaç Han, genç yaşında bir olayla ismi duyulur. Bayındır Han’ın boğasını öldürür ve bu sebeple Dede Korkut tarafından kendisine bu isim verilir. Yıllar sonra ise, Dirse Han’ın kırk yiğidi, Boğaç Han’ı babalarına karşı kötüler. Babası bu sözleri duyunca oğlunu avda oklar, fakat oğlanın yarasına anne sütü ve kır çiçekleriyle şifa bulunur.

Boğaç Han, babasını seven bir oğul olarak, kırk yiğidi yenip babasını kurtarır. Dirse Han, oğlunun bu yiğitliğine hayran kalır ve ona tahtını verir. Boğaç Han, babasının yerine bey olur ve halkı arasında çok sevilir. Onun adaleti ve yiğitliği, onun adının tarihe geçmesine neden olur.

2. Dış Oğuz’un İç Oğuz’la Savaşı Hikayesinin Özeti

Kazan Han, Üçoklar ve Bozoklar’ı bir araya getirerek, onları birlikte çalışmaya ve yağma yapmaya teşvik eder. Ancak bir gün, yalnızca Üçoklara şölen verir ve diğerlerini çağırmaz. Bu durum diğer boyların Kazan Han’a düşman olmasına neden olur.

Aruz, Dış Oğuz Beyleri’ni toplayarak, Kazan Han’ı düşman ilan eder. Beyler, Kazan Han’a bağlı olan ve daha önce Aruz’un kızını almış olan Beyrek’in taraflarına geçmesini önerirler. Ancak Beyrek, Kazan Han’ın kendisine yardım ettiği için bu teklifi geri çevirir. Aruz, Beyrek’in bu kararına kızar ve onun sağ kolunu keser.

Diğer beyler de Aruz’un yanında yer alarak, Beyrek’in evine doğru yürürler. Ancak Beyrek, durumu adamları aracılığıyla Kazan Han’a iletir ve yardım ister. Kazan Han, Beyrek’in yanına giderek ona destek verir ve Aruz ile diğer beyleri yenilgiye uğratır.

Bu olay, Türk kültüründe sadakatin önemini ve birbirlerine karşı olan bağlılıklarını gösterir. Ayrıca bu olay, liderlerin halklarının güvenini kazanmak için nasıl çalışmaları gerektiğini de göstermektedir.

Kazan Han, Beyrek’in yardım çağrısı üzerine harekete geçer ve askerlerini gönderir. Ancak yolda karşılaştığı düşman askerleriyle çatışmaya girer ve büyük kayıplar verir. Kazan Han bu durum karşısında çok üzülür ve yedi gün boyunca odasına kapanarak düşünür. Bu süre içinde Kara Göne, Beyrek’in yanına gider ve ona yardım etmek için seferberlik ilan eder. Bu sayede Beyrek’in elinde güçlü bir ordu oluşur.

Üçoklar ve Bozoklar arasındaki savaş uzun süre devam eder ve her iki taraf da büyük kayıplar verir. Ancak ne Üçoklar ne de Bozoklar birbirlerini yenemezler. Sonunda Kazan Han ve Aruz birbirleriyle savaşmaya karar verirler. Savaşın şiddeti o kadar büyüktür ki her iki taraf da büyük kayıplar verir. Aruz, Kazan Han tarafından göğsünden yaralanınca diğer Dış Oğuz Beyleri araya girer ve af dilemek için Kazan Han’ın huzuruna çıkarlar. Böylece savaş sona erer ve taraflar barışı sağlarlar.

3. Basat’ın Tepegöz’ü Öldürmesi Hikayesinin Özeti

Oğuzların üstüne düşman saldırısı gerçekleşir. Aruz Koca kaçarken oğlu Basat’ı yere düşürür. Kendisi canını zor kurtarsa da, oğlu için üzülür. Ancak umutsuzca düşmanın elinden kurtulacağına dair bir beklentisi yoktur.

Neyse ki, Basat’ın düşüşünü gören bir aslan onu alıp kaçırır. Aslan onu besler, büyütür ve kendi yavrusu gibi sever. Basat, aslanın koruması altında büyür ve aslanın dilinden başka bir dil bilmeyen Basat, onunla iletişim kurar.

Yıllar sonra Basat, yetişkin bir adam olur ve evine çağrılır. Fakat Basat, aslanın yanından ayrılmak istemez. Aslanın yanında yaşamaya devam eder ve onu asla terk etmez.

Bu arada bir çoban, su kenarında gördüğü güzel peri kızını görür ve ona aşık olur. Kendisiyle birlikte olur ve bir çocukları olur. Fakat bu çocuk tuhaf bir yaratıktır; kocaman, tek gözlü ve insanların arasında yaşayamaz. Bu yaratığa “tepegöz” denir ve samanlıkta yaşar.

Tepegöz büyüdükçe devasa bir canavar haline gelir ve beslemek imkansız hale gelir. Basat, peri kızını ve tepegözü görmeye gider. Basat, tepegözün hikayesini duyduğunda onu beslemeye karar verir. Onu evine götürür ve ona da sahip çıkar.

Tepegöz, dağlarda harami olur ve her gün sayısız hayvan ve insanı yiyerek doymaz. Dede Korkut çağrılır ve Tepegöz’e karşı ne yapabilecekleri konuşulur. Sonunda, Tepegöz’ün her gün beş yüz koyun pişirecek bir aşçıya razı olacağına dair anlaşma yapılır.

Bu sırada, Basat, köydeki ailelerin çığlıklarını duyar ve ne olduğunu öğrenmek için sorar. Tepegöz’ün haramiliklerini öğrendikten sonra, onunla savaşmaya karar verir. Tepegöz’ün güçlü savunmasına rağmen, Basat sonunda gözüne kızgın bir şiş saplayarak onu öldürür ve köy halkını bu beladan kurtarır.

4. Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Hikayesinin Özeti

Deli Dumrul adlı bir er vardı ki, şöhreti kuru bir çayın üstüne yaptırdığı köprüyle yayılmıştı. İnsanlar köprüden geçmek istediklerinde, geçenden 33 akçe, geçmeyenden ise döve döve 40 akçe alırdı. Fakat köprüsünün yanına bir gün bir bölük oba yerleşti. Oba halkından bir yiğit öldüğünde, yas ve feryatlar köprüyü aşıp duyulmaya başladı.

Deli Dumrul bu olayı duyunca hemen atına binip olay yerine geldi. İnsanların ağlamaları ve feryatları arasında, bir yiğidin hayatını kaybettiğini öğrendi. Azrail’e kızdı ve ona meydan okudu. Hatta Tanrı’ya bile yalvararak onunla dövüşebilmek için izin istedi. O kadar kararlıydı ki, ölmek bile bu meydan okumadan vazgeçmesini engelleyemeyecekti.

Sonunda, Deli Dumrul evine döndü. Ancak ölü yiğidin hatırası köprüsünde kaldı. Onu öldüren kimseyi bulana kadar, Deli Dumrul her gün köprü başında bekleyecekti. Onun kararlılığı halkın arasında dilden dile dolaştı ve kısa sürede onun efsanevi bir figür haline gelmesine sebep oldu.

Deli Dumrul, kendi adıyla anılan ve adı dilden dile dolaşan bir kahramandı. Bir gün, cesaretinin ve becerilerinin üzerine düşen bir toy düzenledi. Toyuna Azrail’in de davet edildiğini duyunca, ona karşı meydan okumak için kılıcını hazırladı.

Toy başladığında, Deli Dumrul cesaretini toplayarak kılıcını Azrail’e savurdu. Azrail, kılıcı gördüğünde güvercin olup kaçmaya başladı. Ancak Deli Dumrul, onun peşinden atına binerek kovalamaya başladı. Azrail, beklenmedik bir anda ortaya çıkıp ata ürketti ve Deli Dumrul attan düştü.

Azrail, Deli Dumrul’un üzerine doğru ilerlediğinde, kahramanımız yalvarmaya başladı. Ancak Azrail, ona kendisine değil Tanrı’ya yalvarmasını söyledi. Deli Dumrul, Tanrı’ya yalvararak Azrail’in elinden kurtuldu ve hayatta kalmayı başardı. Bu olaydan sonra, Deli Dumrul’un efsanesi daha da yayıldı ve halk arasında her zaman ölümsüz bir kahraman olarak anıldı.

Deli Dumrul, Azrail’le olan mücadelesini kazandıktan sonra Tanrı’ya yalvararak kendisi için bir çözüm istedi. Tanrı, ona kendi canı yerine can bulması talimatını verdi. Ancak, Deli Dumrul can arayışına başladığında, annesi ve babası canlarını vermek istemediler.

Bunun üzerine, Deli Dumrul karısına gitti ve onunla canını paylaşmaya karar verdi. Karısı, onun için hayattaki her şeyin Deli Dumrul olduğunu söyledi ve kendi canını vermeye razı oldu. Deli Dumrul, Tanrı’ya yalvararak ya kendilerinin ya da her ikisinin de canını alsın diye dilekte bulundu.

Tanrı, onları bağışladı ve 140 yıl ömür verdi. Ancak, annesi ve babası hala canlarını kaybetmişti. Bunun üzerine Tanrı, Azrail’e emir vererek Deli Dumrul’un ailesinin canlarını almasını sağladı.

Deli Dumrul ve karısı, 140 yıl boyunca mutlu bir yaşam sürdüler. Bu süre boyunca, insanlara yardım etmeye, iyilik yapmaya ve adaleti savunmaya devam ettiler. Sonunda, ömrünün dolmasıyla birlikte hayatlarını tamamladılar ve halk arasında ölümsüz bir kahraman olarak anılmaya devam ettiler.

5. Kam Büre Oğlu Bamsı Beyrek Hikayesinin Özeti

Bamsı Beyrek ve Banu Çiçek’in beşik kertmesi olmalarına rağmen, birbirlerini tanımamaktadırlar. Ancak bir gün avlanırken karşılaşırlar ve aralarında anlaşmazlık çıkar. İkisi de güçte denk oldukları için güreşe tutuşurlar, ama kimse kazanamaz. Bu durumda, Bamsı Beyrek kendisini izleyen kırk yiğidin kendisini ayıplamaması için Banu Çiçek’e yumruk atar ve galip gelir.

Banu Çiçek, bu yenilgiyi kabul etmez ve intikam almak için bir plan yapar. Bamsı Beyrek’in uyurken yanına gelir ve onu kaşıyarak uyandırır. Bamsı Beyrek uyanınca Banu Çiçek’in kaşısını çeker ve kendini savunmak zorunda kalır. Ancak, Banu Çiçek’in saldırısı başarısız olur ve Bamsı Beyrek galip gelir.

Bu olaydan sonra, ikisi de birbirlerine saygı duymaya başlar ve güçlerini birleştirirler. Bamsı Beyrek, Banu Çiçek’in yeteneklerine hayran kalır ve onu kendisine arkadaş olarak seçer. Bu şekilde, güçlü bir dostluk ve dayanışma ilişkisi gelişir ve ikisi de birlikte daha güçlü hale gelirler.

Bamsı Beyrek ve Banu Çiçek’in aralarında geçen olaylar sadece güreşle sınırlı kalmamıştır. Bamsı Beyrek, Banu Çiçek’e aşık olmuş, fakat aralarında bir anlaşmazlık çıkmış ve Bamsı Beyrek esir düşmüştür. Banu Çiçek, on altı yıl boyunca Bamsı Beyrek’ten ayrı kalmış ve bu süre boyunca çok üzgün olmuştur. Bu arada Bamsı Beyrek’in babası da oğlunun yokluğunda hüzne boğulmuş ve gözleri ağlamaktan kör olmuştur.

Bamsı Beyrek, esaretten kurtulduktan sonra babasına kanlı mendilini vererek gözlerini açtırmıştır. Bu olaydan sonra Bamsı Beyrek, Banu Çiçek’i geri almak için yola çıkmıştır. Düğün günü geldiğinde Banu Çiçek, Bamsı Beyrek’i görünce çok mutlu olmuş ve evlenmek istediğini söylemiştir.

Yıllar sonra Bamsı Beyrek, Aruz’un obasına çağrılmıştır. Ancak Aruz, pusu kurmuştur ve Bamsı Beyrek’in sağ kolunu keserek onu engellemeye çalışmıştır. Bu olay, eski Türklerin kadınları da erkeklerle eşit gördüğünü göstermektedir, çünkü Banu Çiçek, güçlü bir kadın olarak Bamsı Beyrek’i geri almış ve kurtarmıştır.

6. Kanlı Koca Oğlu Kanturalı Hikayesinin Özeti

Kanlı Koca, oğlu Kan Turalı’nın evlenmesi için arayışa koyulduğu bir dönemde bulunmaktadır. Kan Turalı, babasına nasıl bir kız aradığını açıklar ve babası, oğlunun cesur ve yiğit bir kız istediğini söyler. Bunun üzerine Kan Turalı yola çıkar ve farklı diyarlarda kız arayışına başlar.

Sonunda, Trabzon beyinin kızının tam da istediği gibi olduğunu öğrenir. Ancak, kızı almak için öncelikle besledikleri üç tane korkunç canavarı öldürmesi gerekmektedir. Kan Turalı bu zorlu görevi üstlenir ve canavarların yaşadığı yere gider.

Canavarların her biri, farklı bir türdendir ve oldukça korkunç görünüşlüdür. Kan Turalı, cesur ve kararlı bir şekilde canavarların üzerine yürür ve zorlu mücadele sonucunda hepsini öldürür. Daha sonra, kızın babasının yanına giderek başarısını anlatır ve kızı istemek için izin ister.

Trabzon beyi, Kan Turalı’nın cesaretine ve yiğitliğine hayran kalır ve kızını ona verir. Kan Turalı, sevinçle kızını alır ve evine döner. Ancak, babası Kanlı Koca, oğlunun nasıl bu kadar cesur ve korkusuz olduğunu merak eder ve ona bu konuda sorular sorar. Kan Turalı, cesaretinin kaynağının babasından geldiğini söyler ve babası da onun gururunu paylaşır.

Kan Turalı, Selcen Hatun’u alarak geri döndüğünde, babası Kanlı Koca onun cesaretini ve yiğitliğini övünerek kutlar. Ancak düşmanları intikam almak için yeni bir plan yaparlar. Kan Turalı’nın başarılı olmasını engellemek için onunla dövüşmeyi önerirler. Kan Turalı, bu meydan okumayı kabul eder ve güçlü düşmanlarına karşı mücadele eder. Çetin bir mücadele sonucunda Kan Turalı, düşmanlarını yenerek zafer kazanır.

Kan Turalı, zafer kazandıktan sonra Selcen Hatun ile evlenir. Birbirlerine olan aşkları herkes tarafından övgüyle anılır. İkisi de birbirlerine karşı büyük sevgi beslerler ve bu sevgileri zamanla daha da artar. Kan Turalı, Selcen Hatun’a hep şefkatli davranır ve onun isteklerini asla geri çevirmez.

Kan Turalı’nın yiğitliği ve aşkı halk arasında konuşulmaya devam eder. Birçok insan onun hikayesini anlatır ve onu örnek alır. Hatta zamanla, Kan Turalı ve Selcen Hatun’un aşkı efsanelere konu olur. Herkes onların aşkının sonsuz olduğuna inanır ve onları hayranlıkla anar.

Kan Turalı ve Selcen Hatun, konakladıkları yerde dinlenirken beklenmedik bir saldırıya uğrarlar. Selcen Hatun’un babası pişmanlık duyar ve onları geri almaya karar verir. Babasının adamları, Kan Turalı uyurken ansızın saldırıya geçerler. Ancak Kan Turalı, anında uyanır ve onları püskürtür. Bu sırada Kan Turalı’nın annesi ve babası da olay yerine yetişirler ve düşmanı yenilgiye uğratırlar.

Kan Turalı ve Selcen Hatun, düşmanı yendikten sonra, atlarına binip babalarının yanına giderler. Burada bir düğün yaparlar ve bir çadır kurarlar. Düğün süresince gelen konuklar, yiyecekler ve içeceklerle birlikte şenlik havasında eğlenirler. Kan Turalı ve Selcen Hatun, mutlu bir şekilde evliliklerini kutlarlar ve yeni bir hayata adım atarlar.

7. Salur Kazan’ın Evinin Yağmalanması Hikayesinin Özeti

Bir gün, Salur Kazan büyük bir şölene katılmış ve burada kendini kaybederek çok fazla içki içmiş. Sarhoşluğuna rağmen ava çıkmaya karar veren Salur Kazan, dayısının uyarılarına aldırış etmeden Uruz isimli oğlunu çadırlarının başına dikerek ormana doğru yola çıkmış.

Ancak Salur Kazan’ın düşmanları, onun sarhoş halinden faydalanmak için bu fırsatı kolluyorlarmış. Ormanda avlanan Salur Kazan, düşmanları tarafından pusuya düşürülmüş ve Uruz da kaçırılmış. Salur Kazan, oğlunu kurtarmak için büyük bir mücadele vermiş ve sonunda başarılı olmuş.

Olayların ardından Salur Kazan, sarhoşluğunun verdiği pişmanlıkla kendisine güvenmesinin yanlış olduğunu anlamış ve artık kendisine daha çok dikkat etmeye karar vermiş. Bu olay, onun hayatında bir dönüm noktası olmuş ve kendisini daha iyi tanımasına yardımcı olmuş.

Salur Kazan, içki içip sarhoş olmasının verdiği etkiyle ava çıktığı için başına gelmedik kalmamıştı. Düşmanları, onun ava çıktığını duyduktan sonra planlarını yapmışlar ve Salur Kazan’ın çadırını yağmalamaya karar vermişler. Ancak, çadırda yaşayan Salur Kazan’ın ailesi ve yardımcıları, düşmanları püskürtmek için mücadele etmişlerdir. Ne yazık ki, çadırın korunması başarısız olmuş ve düşmanlar Salur Kazan’ın oğlu Uruz’u, karısını ve annesini esir almışlardır.

Salur Kazan’ın içindeki sıkıntı büyük olmuştu, çünkü ailesi esir alınmıştı. Avın önemi de kalmamıştı artık. Bu sebeple, çadırına geri dönmeye karar vermiş ve geldiğinde çadırın yağmalandığını görmüştü. Çadırda ailesini göremeyince ise içi acı dolmuş ve onları aramaya koyulmuştu.

8. Kazılık Koca Oğlu Yegenek Hikayesinin Özeti

Bayındır Han’ın en güvenilir veziri Kazılık Koca, savaşçı ruhu ve cesaretiyle ünlüdür. Bir gün hanın izniyle sefere çıkar ve dağları, tepeleri aşarak Karadeniz kıyısındaki Düzmürd Kalesi’ne varır. Kaleyi koruyan tekfuru Arşınoğlu Direk Tekür, boyu altmış arşın olan dev gibi bir beydir. Cesur ve kuvvetli olduğu kadar zekasıyla da ünlüdür. Kazılık Koca ve askerleri kaleye saldırırlar, ancak Direk Tekür ve askerleri onlara karşı koyarlar. Uzun ve kanlı bir savaşın ardından Kazılık Koca ve askerleri kaleyi ele geçirirler ve Direk Tekür’ü esir alırlar. Bayındır Han’a gönderilen haberde Kazılık Koca, savaşta gösterdiği kahramanlığı ve stratejik zekasıyla övülmüştür.

Kazılık Koca, Düzmürd Kalesine geldiğinde karşılaştığı güçlü direnişle karşı karşıya kalır ve zorlu bir savaş başlar. Kale tekfuru Arşınoğlu Direk Tekür, altmış arşın boyu ve güçlü kuvvetiyle Kazılık Koca’ya karşı üstünlük sağlar ve sonunda onu esir alır. Kazılık Koca’nın yiğitleri de tekfurla savaşır ancak hepsi de yenilirler. Arasıra yiğitlerden biri olan Emren, Kazılık Koca’yı kurtarmak için altı kez çaba gösterir, ancak her seferinde başarısız olur ve Kazılık Koca esaret altında kalır.

Kazılık Koca, on altı yıl boyunca Düzmürd Kalesinde esir kalır. Bu süre boyunca yiğenek adında bir oğlu olduğunu düşündüğü çocuğunun büyüdüğünü hayal eder. Ancak gerçekte, oğlu Yiğenek henüz küçük bir çocuktur ve babasının öldüğüne inanmaktadır. Yiğenek, bir gün babasının hayatta olduğunu öğrenince derhal Bayındır Han’ın huzuruna çıkıp babasını kurtarmak için izin ve asker talep eder. Bayındır Han, Yiğenek’e bir ordu vererek Kazılık Koca’yı kurtarması için görevlendirir. Yiğenek, cesur askerleriyle birlikte Düzmürd Kalesine doğru yola çıkar.

Yiğenek, Oğuz yiğitleriyle birlikte Düzmürd Kalesi’ne doğru yola çıkar. Yolda askerleriyle birlikte sıkı bir hazırlık yaparlar ve kaleye doğru ilerlerler. Kalede sert bir mücadele başlar. Yiğenek, babasının kurtarılması için azimle savaşır ve sonunda tekfuru yener. Kazılık Koca, yıllardır süren esaretten kurtulmanın sevinciyle oğlunun yanına varır. Baba ve oğul arasında dokunaklı bir buluşma gerçekleşir. Yiğenek, babasının kurtuluşu için verdiği mücadeleden dolayı gurur duyar.

Askerleri ve kaleyi ele geçirdikten sonra, Yiğenek ve Kazılık Koca kalenin kontrolünü ele alırlar. Kaleyi onarırken aynı zamanda yeni planlar yaparlar. Yiğenek, babasıyla birlikte Bayındır Han’ın huzuruna çıkar ve başarılarını rapor eder. Bayındır Han, Yiğenek ve Kazılık Koca’yı takdir eder ve Oğuzların arasında saygın bir yerleri olduğunu söyler. Baba ve oğul, birlikte zaferlerinin tadını çıkartırlar ve geleceğe umutla bakarlar.

9. Kazan Bey Oğlu Uruz’un Tutsak Olması Hikayesinin Özeti

Kazan Bey, oğlunun savaşta başarılı olamayıp, isim sahibi olamayacağı için üzüntü duyar. Oğlu da babasından savaşın inceliklerini öğrenip, başarılı bir savaşçı olmak istediğini söyler. Bunun üzerine Kazan Han, oğluna savaş sanatını öğretmek için onu ava çıkarır. Fakat beklenmedik bir anda düşman saldırısı gerçekleşir ve Kazan Bey savaşmaya başlar. Oğluna sadece izlemesini emretmesine rağmen oğlan babasına fark ettirmeden savaşa atılır ve kahramanca savaşır. Babası, oğlunu bulamayınca evde de olmadığını fark edince endişeyle düşmanla savaşılan yere gider. Ancak oğlunu orada esir olarak bulur ve çok üzülür.

Kazan Bey, oğlu esir olduğu için düşmanla mücadele etmeye karar verir ve yalnızca kendisi savaşa gider. Ne yazık ki, tek başına mücadele etmek zorunda kalır ve yenilir. Bu durumda Hatun kırk kızla ve diğer Oğuz beyleriyle birleşerek düşmanları yener. Oğuzlar, zaferin ardından yurtlarına dönerler ve yedi gün yedi gece boyunca yemek yerler, eğlenirler. Dede Korkut, bu zaferin ardından bir dua eder ve hikayenin sonuna gelinir.

10. Begin Oğlu Emren Hikayesinin Özeti

Bayındır Han, her zaman olduğu gibi otağını kurmuş ve gelen hediyeleri kabul ediyordu. Ancak hediyelerin sayısı ve kalitesi onu tatmin etmemişti. Dede Korkut, bu durumu fark edince Gürcistan haracı olan değerli bir at, keskin bir kılıç ve güçlü bir çomakla Beğil Beye hediye etmesini önerdi. Bayındır Han, öneriyi kabul ederek Beğil Beye sınır kumandanlığı görevini verdi. Begil, bu görevi başarıyla yerine getirdi ve sınırı korumak için gerekli olan her şeyi yaptı. Bayındır Han, Begil’in üstün performansından etkilendi ve onu onurlandırdı.

Beğil Bey’in avda ayağı kırılınca, haberi tüm obaya yayılır ve düşmanları bu durumu fırsat bilip saldırmaya hazırlanır. Beğil Bey, obasının güvenliği için endişelenirken, oğlu cesaretle babasının yerine geçmeye karar verir. Ata binip kılıcını kuşanarak, düşmanlara karşı savaşmak için yola çıkar.

Oğlu düşmana saldırınca, savaşın gürültüsü tüm ovanın üstünde yankılanır. Düşmanlar, genç savaşçının cesaretinden korkarlar ve geri çekilmeye başlarlar. Oğul Beğil, savaşta babasının yerini alarak zafer kazanır ve obasına büyük bir güvenlik sağlar.

Birkaç gün sonra, Beğil Bey’in ayağı iyileşir ve oğlunu kahramanlık dolu mücadelesi için tebrik eder. Oğlu, babasının onuruna düzenlenen kutlamada, obanın ileri gelenlerinin ve savaşçıların önünde zaferini anlatır. Böylece, Beğil Bey’in oğlu kendisine saygınlık ve itibar kazandırırken, obanın güvenliği için cesaretle mücadele etmenin önemini de vurgular.

Savaşta yenilen oğul, Allah’tan yardım isteyerek duasını eder. Allah’ın rahmeti üzerine Cebrail, oğlunun yardımına koşar ve ona “Bu kuluma kırk yiğidin gücünü verdim” der. Bu güç sayesinde oğul, yeniden savaşa katılır ve bu kez düşmanı yener. Düşman, Beğil’in dinini kabul eder ve barış sağlanır. Dede Korkut, oğula “Emren” adını verir ve bu olaydan sonra Emren, halk arasında saygın bir yer edinir.

11. Uşun Koca Oğlu Seyrek Hikayesinin Özeti

Uşun Koca adında bir adamın iki oğlu olan Egrek ve Segrek hikayesi, Bayındır Han’ın sohbetleriyle başlar. Egrek, vezirin önünde oturması diğer sohbet dinleyicileri tarafından kabul edilmez ve Egrek’i hak etmediği düşünülür. Bu durum Egrek’i üzerek, yerini hak etmek için Alınca Kalesi’ne saldırmaya karar verir ve esir alınarak zindana atılır. Segrek ise abisinin esaretinden kurtarmak için evinden kaçar, ancak ailesi bunu engellemek için onu evlendirir.

Segrek’in karısı ona destek olur ve abisini kurtarmak için kaleye gitmesine izin verir. Segrek kaleye gitmiş ve tekfurun adamlarını yenerek abisini kurtarmıştır. Tekfur ise iki kardeşi birbirine karşı savaştırmak istemiş ve karşılaşmaları için bir yer belirlemiştir. Karşılaştıklarında, aynı soydan geldiklerini ve iki kardeş olduklarını anlayan Egrek ve Segrek düşmanlarına karşı birleşir ve savaşı kazanırlar. Evlerine döndüklerinde ise şölenle karşılanırlar. Bu hikaye, birbirlerine bağlılığın ve ailenin önemini vurgulamaktadır.

12. Salur Kazanın Tutsak Olup Oğlu Uruz’un Çıkarması Hikayesinin Özeti

Trabzon tekfuru, Kazan Han’a yeni bir şahin hediye eder. Kazan Han, hediyesine hayran kalarak, şahinle ava çıkmaya karar verir. Şahin, Toman Kalesi’ne doğru uçmaya başlayınca, Kazan Han da peşinden gider. Dağları aşarak, kaleye yaklaşırlar. Ancak, Kazan Han’ın uykusu gelir ve yakınlarda gördüğü bir kaleye yanındaki beylerle birlikte uykuya dalarlar. Uykuda olan Kazan Han ve beyleri, düşmanların hain saldırısından habersizdirler. Düşmanlar, gece sessizce kaleye girer ve uyuyan beylerin üzerine hücum eder. Kazan Han ve beyleri, şiddetli bir çarpışmanın ardından mağlup olur. Düşmanlar, Kazan Han’ı tutsak alarak Toman Kalesi’ne götürürler ve onu kuyuya atarlar.

Kazan Han, karanlık ve soğuk kuyuda, yalnız başına kalmıştır. Ancak, oğlu Togan, babasının yokluğunu fark edince, onu aramak üzere yola çıkar. Oğlu, babasının izini takip ederek Toman Kalesi’ne ulaşır ve babasının kuyuya atıldığını öğrenir. Hemen düşmanları aramaya başlar ve Kazan Han’ı kurtarmak için bir plan yapar.

Oğlu, cesaretini toplayarak düşmanların üzerine yürür ve savaşmaya başlar. Kazan Han’ın cesareti ve gücü, oğlunun etkileyici savaş stratejileri ile birleşince, düşman ordusu büyük bir yenilgiye uğrar. Kazan Han, oğluna minnettar kalır ve onu babasının yerine geçirir. Bu olaydan sonra, Togan, obanın yeni lideri olarak seçilir ve Kazan Han’ın öğrettikleri ile yetiştirilir.

13. Salur Kazan’ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi Hikayesinin Özeti

Kazan, Bayındır Padişah’ın vekili olarak, beyleriyle birlikte karlı dağlara ava gitmiştir. Ancak bir ulak, düşmanın on bin kişilik bir kuvvetle geldiğini bildirdiğinde, Kazan sakin bir şekilde evine dönmüştür. Düşman sayısı arttıkça, Kazan korkmadan ve cesurca davranarak karşı koymuştur. Sonunda yüz bin düşman geldiğinde, dua ederek, namaz kılıp Cebbar’a bağlılığını bildirerek öncü süvari birliğinin başında savaşmıştır. Sağdan ve soldan kimi saldığını anlatan Kazan, savaş meydanlarının çiçeği olarak tanımladığı Han Afşar’ı sağdan, Kıyan Oğlu Deli Dündar’ı ise soldan salmıştır.

Kazan adlı kahraman önceki zaferlerini anlatırken, bir gün avlanmaya çıkar ve yalnız kalmak ister. Ancak gece avlayamayınca, yedi adet ejderhanın ışıkları olduğunu görür ve kendi ordusunun meşale ışıkları sandığı yere doğru gider. Lala Kılbaş adındaki yardımcısı da onu takip eder. Kazan burada gerçekten de bir ejderha ile karşılaşır ve savaşmaya karar verir. Ancak yardımcısı Lala Kılbaş onu uyararak, bu ejderhanın aslında Tanrı tarafından gönderildiğini söyler.

Lala Kılbaş, ejderhanın Kazan’ı yuttuğunu düşünerek kılıçla ejderhanın yanına gider. Ancak ejderhanın öldüğünü ve Kazan’ın onun sırtında bağdaş kurarak oturduğunu görür. Kazan, ejderhayı öldürmediğini, cesaret ve güç verdiği için Lala’yı övdükten sonra, ejderhanın derisini yüzdürmek için ustaları çağırır. Kazan, ejderhanın yedi başını kullanarak korkusuz bedenine giysi dikti ve Bayındır Padişah’ı görmek için yola çıktı. Ancak insanların, Kazan’ın ejderha olduğunu düşünmesi üzerine Kara Budak, Kazan’ı sınar ve Kazan ejderhayı öldürdüğünü söyler. Kazan, Padişah’a sunduğu delillerle kabul edilir ve Oğuzlar onu karşılarlar.

Yorum yapın